Sağlık Personeli: “Sorunların Kaynağı Sistem”
SES Sendikası, son 24 saatte Bafra, Rize, Ağrı ve Fatsa’da sağlık çalışanlarına yönelik şiddet haberleriyle ilgili açıklama yaptı.
“Uzun süredir sağlık çalışanlarına yönelik şiddetle mücadele ediyoruz. Bu konularla ilgili birçok grev ve açıklama yaptık. İstediğimiz düzeyde olmasa da bazı yasal değişiklikler yapıldı. Kısmen artan cezalar. Şiddetin önlenmesine katkı sağlamak için yaptığımız yasal teklifler hala beklemede” diyen açıklamada, “Ama bunu bulaşıcı hastalıklarla ilgili çabalardan biliyoruz. Örneğin Sıtmayı bitirmek istiyorsanız kirli su kaynaklarından ve bataklıklardan başlarsınız. Birçok bulaşıcı hastalığı önlemek için çöpleri uygun şekilde atıyorsunuz. Şiddet konusunda kaynağa geri dönmek gerekir. 2000’li yıllara kadar hastanelerimizde sadece onun adına düzenlenen olaylarda bir polis memuru bulunurdu. Artık her hastanede onlarca, yüzlerce güvenlik görevlisi var. Ama şiddet tırmanıyor. AKP’nin hızlandırdığı “dönüşüm” denilen piyasacı uygulamaların yaygınlaşmasıyla şiddet artmaya başladı. Sağlık alanını kâr elde eden bir alan olarak gören, sağlık hizmetlerini üretim-tüketim ilişkisi içinde metaya dönüştüren, günlük sağlık talebini ve onları değersizleştiren, üreten, üreten yöneticilerin dil ve üsluplarını temel alan bu sistem. şiddet.
Sağlık Çalışanları: “Sorunların Kaynağı Sistem”Sağlıkta şiddet sadece hasta ve hasta yakınlarının işçilere uyguladığı şiddet değildir.
Sağlık çalışanlarının muhalefet sendikasında oldukları gerekçesiyle mobbinge maruz kaldıklarını öne süren SES Sendikası yetkilileri, “İşyerlerinde vasıfsız yöneticiler tarafından uygulanan mobbing, siyasi (sürgün, ihraç, açığa alma, soruşturma vb.) şiddet” muhalefet sendikası üyelerine karşı, yoksulluk sınırı ile açlık arasında çalışmaya mahkum edilmek.” Ekonomik şiddet gibi birçok şiddet türüyle uğraşıyoruz” dedi.
O zaman şiddet üretmeyen bir sistem oluşturmaya çalışacağız.
Açıklama şöyle devam etti: “Bu çaba sadece bizim iş kolumuz açısından değerlendirilemez. Siyasi iktidarın uzun yıllardır uyguladığı baskı siyaseti, kendilerinden olmayan herkesi terörist görme yaklaşımı ve toplumda yarattığı kutuplaşma şiddet üretiyor. Devletin iktidar aygıtlarıyla uyguladığı şiddetin dozu arttıkça uygulanan kutuplaştırma politikası nedeniyle kendini devlet olarak gören kesimler şiddete yöneliyor. Yine açlık, yoksulluk, zamlar… Yoksulluk ve açlık içinde yaşayan milyonlar bu durumu görmesin diye ayrıştırma ve kutuplaştırma politikasını derinleştiriyorlar. Bu durumda da insanlar yaşadıkları sıkıntıların kaynağını bir sistem olarak görüp hak arama yerine, yaşadıkları sıkıntıları en yakınlarına şiddet olarak yansıtırlar. Bu nedenle şiddet giderek toplumda bir kültür haline geliyor.”
Bu nedenle normalleştirilmeye çalışılan şiddet kültürüne karşı sağlıklı bir toplum için bütüncül çalışmak gerekmektedir.
“Toplum sağlığını korumak ve geliştirmek, ancak toplumsal yaşamı demokratikleştirerek, bireyi ve toplumu özgürleştirerek, eşitsizliklerle mücadele ederek; Her bireyin yeterli beslenebileceği, uygun koşullarda barınabileceği, temiz suya erişebileceği, hava kirliliğinden arınmış ve en temel insani ihtiyaçlarının karşılanabileceği koşulların sağlanması ile mümkündür. Sağlık hizmetleri, ancak tüm bunlarla birlikte, toplum sağlığının iyileştirilmesine katkıda bulunabilir. Türkiye gibi toplumsal eşitsizliklerin derin olduğu ülkelerde sağlık hizmetlerinin eşitsizlikleri en aza indirecek şekilde yapılandırılması gerekmektedir. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti önlemenin birinci yolu toplum ve hizmet üreten emekçi lehine bir sistem kurmaktan geçmektedir. Elbette bu gerçekleşene kadar şiddeti önlemek için caydırıcı yasal düzenlemeler yapılmalı ve bunun için çabalamaya devam edeceğiz.”
Kamuoyuna ve tüm sektör çalışanlarına davetimiz;
“Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla uygulandığı, herkesin sağlıklı ve güvenli bir gelecekte yaşayabileceği bir düzenin kurulması için mücadeleyi yükseltelim. Sorunlarımızın kaynağı sistemdir. Birbirimizi değil, sistemi değiştirmeye doğru ilerleyelim” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)
